
BİR 'CAN'DA SEN VER
Dr. Taylan YILDIRIM
3-9 Kasım Organ Bağışı Haftası nedeniyle, bir yerel radyoda gerçekleştirilen canlı yayınında organ bağışının önemi ve naklinin ne şekilde yapıldığı dinleyicilere aktarıldı.
Bir yerel radyoda Gazeteci Hatice nur Ersöz’ün hazırlayıp sunduğu ‘Gündem’ Programı’na katılan Artvin Kamu Hastaneleri Birliği Hemodiyaliz Ünitesi Sorumlu Doktoru Taylan Yıldırım, organ bağışının önemine dikkat çekti.
Organ bağışının ele alındığı canlı yayında sorulara cevap veren Dr. Taylan Yıldırım ; “Organ Nakli, (yabancı dildeki adıyla Transplantasyon) günümüzde başka hiçbir tıbbi çözüm olmadığı için, bir insanın organ ya da dokularının ihtiyacı olan başka bir insana, tedavi amacıyla nakledilmesi işlemidir. Nakil ameliyatla ya da çeşitli tıbbi yöntemlerle yapılır. Bu sayede ölümcül durumdaki ya da beden işlevlerinin bir kısmını yerine getiremeyen hastanın sağlıklı bir yaşama kavuşması sağlanır. Böbrek, karaciğer, kalp, akciğer, pankreas organ nakillerine, gözün saydam tabakası olan kornea, kan, kemik iliği ve pankreasın insülin salgılayan hücreleri de doku nakline örneklerdir.” Organ Nakli hangi hastalıklarda zorunlu bir tıbbi uygulamadır? Sorusuna ise Dr. Yıldırım; ”Organ Nakli, kimi organların işlevlerini yerine getiremeyecek duruma geldiğinde ve başka hiçbir tıbbi çözüm olmadığına karar verildiğinde zorunlu bir uygulamadır. Kronik, yani geriye, sağlıklı durumuna kavuşturulamayacak biçimde hastalanmış organların yerine sağlıklı organların takılması, hastanın sağlıklı yaşama döndürülmesinin günümüzde tek tedavi yöntemidir” ifadelerini kullandı.
Artvin Kamu Hastaneleri Birliği Hemodiyaliz Ünitesi Sorumlu Doktoru Taylan Yıldırım açıklamalarının devamında; ”Yaşayan bir insan, böbreklerinden birini ve/veya karaciğerinin bir kısmını nakil ihtiyacı olan bir başkasına hayatta iken verebilir. Her iki organ bağışında da vericinin sağlığını olumsuz yönde etkileyen tıbbi hiçbir bulgu ortaya çıkmamıştır. Taşınan risk, vericinin geçireceği ameliyatın riski kadardır. Kadavradan organ nakli ise, beyin ölümü geçekleşmiş kişinin organlarını alıp ihtiyacı olan bir kişiye nakline kadavradan organ nakli denmektedir.
FLORENCE NIGHTINGALE HASTANELERİ TIBBİ KADRO
İnsan organizmasının kusursuz bir biçimde çalışabilmesi için pek çok organın belli bir uyum içinde faaliyet göstermesi gerekir. Kalbin, kanı pompalaması, akciğerlerin oksijeni (O2) kana verip, karbondioksidi (CO2) kandan uzaklaştırması, böbreklerin vücuttaki toksinleri ve artıkları süzmeleri, karaciğerinde bir merkez laboratuarı gibi pek çok biyokimyasal reaksiyonu gerçekleştirmesi bu faaliyetlerden bazılarıdır.
Bu saydıklarımız ve diğer pek çok organ bir arada uyum içinde insanı diğer bir tabirle beynimizi yaşatmak için uğraşırlar. Her ne kadar beynimiz bir ana kontrol merkezi gibiyse de aslında tüm bu organlar fonksiyonlarının büyük kısmını kendi başlarına gerçekleştirirler. Yani hepsinin insan organizması adına ortak bir faaliyet biçimi olduğu gibi, kendi içlerinde de ayrı yaşamları mevcuttur .
Bu organların herhangi birinde fonksiyon bozukluğu olduğunda hastalıklar ortaya çıkar. Bu fonksiyon bozukluğu tedavi edilemez veya geri dönülemez boyutlara geldiğinde, artık yaşam için tehdit oluşmaya başlamış demektir ve fonksiyon kaybı ilerledikçe yaşam da giderek sonlanmaya başlar.
İşte bu aşamaya gelmiş bir insanın artık yaşamını sürdürebilmesi için yeni bir organa gereksinimi vardır. Söz konusu organ böbrekse yaşamının geri kalanını dializ makinalarına mahkum olarak geçirmek zorunda kalırken, yetmezliği olan organ kalp veya karaciğer gibi organlardan biriyse insanın yaşamı ciddi bir tehdit altına girmiş demektir. Zamanında organ bulunamazsa bu hastaların hepsi ne yazık ki kaybedilirler.
Organ nakli bu hastaların yaşayabilmesi için bugün dünyadaki yegane tedavi şeklidir. Bir takım genetik çalışmalar veya kök hücre nakli gibi araştırmalar bütün hızlarıyla devam etseler de tedavi programlarını ne ölçüde etkileyecekleri henüz kesinlik kazanmış değildir.
Prof. Dr. Yalçın POLAT – Ziyneti KOCABIYIK ile Röportajı
Pes etmemek Prof. Dr. Polat'ın karakterinin en önemli özelliğidir. Polat: "Ortaokul son sınıfta resim dersinden zayıf almıştım. Bu durumu sindiremedim. Bütün yaz resim yaptım. Lisede resim bölümünü seçtim ve son sınıfta sergi açtım."
Bugün size bir başarı hikayesi anlatmak istiyorum. "Olmuyor" kelimesinin anlamını bilmeyen, çalışma ve başarma azmi ile "olmaz"ı, "olur" yapan bir o kadar da tevekkül ve şükür sahibi birinin hikayesi. Türkiye'de henüz yılda 10-15 organ naklinin yapılabildiği dönemde, Erzurum Atatürk Üniversitesi'nden kalkıp, Amerika'ya giden, organ naklini öğrenip Ankara'nın doğusunda ilk organ naklini gerçekleştiren Prof. Dr. Yalçın Polat'tan söz ediyorum. Yoğun olarak karaciğer ve böbrek nakilleri yapan Prof. Dr. Polat'ın ilkleri bu kadar da değil. Erzurum Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde "Buranın insanı tedavi olmak için yerinden yurdundan kalkıp Ankara'ya İstanbul'a gitmek zorunda kalmasın" diyerek Doğu'daki ilk organ nakli merkezini kurmuş. Bu merkezde tüm Türkiye'ye uzman yetiştirmiş... Hatta yurt dışından gelen yabancı uzmanlara eğitim vermiş. 4 yıl önce "buradaki görevimi tamamladım" diyerek İstanbul'a gelen Prof. Dr. Polat, Memorial Ataşehir Hastanesi Organ Nakli Merkezi'nin temellerini atmış. Burayı 4 yıl içinde, 400'ü en zor organ nakillerinden biri olan karaciğer olmak üzere, 530 organ nakli yaparak, dünyanın sayılı merkezlerinden biri haline getirmiş. Karaciğer virtüözü olarak tanımlanan Prof. Dr. Polat'la bu ay içinde yaptığı 14. karaciğer nakli ameliyatı öncesinde konuştuk. Ameliyathaneye inmeden önce 10 dakika izin isteyip odasına kapanan Prof. Dr. Polat, "Her ameliyat öncesi kendimle biraz baş başa kalır konsantre olurum. Dua ederim. Çalışma ve başarma gücünü bana veren Allah'a şükrederim" diyor.